Anksiyete Bozuklukları

Konya Özel Psikiyatrist ve Konya Özel Psikoterapist Uzm. Dr. Aslı Seda Kıraç’ın Meram Yeniyol’da bulunan Özel Psikiyatri Kliniğinden Konya Anksiyete Bozukluğu, Konya Anksiyete Tedavisi için randevu alabilirsiniz.
ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
Anksiyete bozuklukları kişinin hayatını olumsuz etkileyecek şiddette kaygı veya korkuyla birlikte, bu kaygı ve korkunun neden olduğu bedensel belirtiler (uyumakta zorluk, baş dönmesi, ağız kuruması, vücutta gerginlik, mide bulantısı, hızlı veya düzensiz kalp atışı, titreme, terleme, ateş basması veya üşüme, ellerde veya ayaklarda karıncalanma veya uyuşma vb) ve/veya bu duygularla başedebilmek için geliştirilmiş davranış sorunları (kaçma, kaçınma ve kendini güvenceye alma davranışları) ile birlikte olan genel bir psikiyatrik tanıdır.
Anksiyete Nedir?
Anksiyete kişinin nedenini bilmediği ve genellikle gerçek bir nedene bağlı olmayan, örneğin kendisinin ya da yakınlarının başına bir şey geleceği, yaşamakta olduğu ya da gelecekte yaşayabileceği bir durum ya da zorlukla baş edemeyeceğine dair düşüncelerin eşlik ettiği yoğun kaygı ve bunun yarattığı ruhsal ve fiziksel belirtilerle kendini gösteren ruhsal bir sorundur.
Anksiyete Bozukluğu Neden Olur?
Anksiyete bozukluğuna neden olan durumlar henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamamıştır. Ancak bazı faktörlerin bir araya gelerek anksiyete gelişmesinde etkili olabileceği düşünülmektedir. Bu faktörler şu şekilde sıralanabilir:
Biyolojik: Ailesinde anksiyete bozukluğu olması, kaygılı mizaç özellikleri, kaygıyı tetikleyebilecek fiziksel bir rahatsızlığının olması (kalp ritim bozukluğu, hipertroidi vb), uyarıcı nitelikte uyuşturucu madde veya ilaç kullanımı, uyku bozuklukları vb.
Psikolojik: Bedensel belirtileri felaketleştirma tarzında düşünme biçimi, yetersizlik ve dayanıksızlık şemaları, belirsizliğe tahammülsüzlük, fazlalaşmış sorumluluk hissi, mükemmeliyetçi kişilik özellikleri vb.
Sosyal: Hayatta karşılaşılan stresli olaylar da anksiyete bozukluğu oluşmasında etkili olabilir. Çocukluk döneminde fiziksel veya duygusal strese (anne-baba ayrılığı, akran zorbalığı, cinsel/fiziksel/duygusal istismar vb), aşırı korumacı aile yapısında büyümek, modelleme veya sosyal öğrenme etkisi, iş stresi, partnerle veya diğerleri ile iletişim sorunları, eğitim-okul problemleri, maddi sıkıntılar vb.
Anksiyete Bozukluğu Teşhisi nasıl olur?
Herhangi bir anksiyete bozukluğunun teşhisi psikiyatrik muayene ile koyulabilir, anksiyeteyi teşhis etmek için yapılabilecek laboratuvar testleri yoktur, ancak doktorunuz anksiyeteye neden olabilen fiziksel sorunları ekarte etmek için bazı laboratuvar veya klinik testler yapabilir.
Anksiyete Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Anksiyete bozukluğunun tedavisinde birçok alternatif yöntem mevcuttur. Fakat en yaygın iki tedavi psikoterapi ve kaygı giderici ilaç tedavileridir. Hangi tedavi yönteminin seçileceği hastalığın şiddetine, biyolojik tarafının yatkınlığına (aile öyküsü), kişinin terapi sürecine uyumuna ve kişinin tercihine göre değişkenlik gösterebilmektedir.
İlaç Tedavisi: Annksiyete bozukluklarının ilaç tedavisinde ilk olarak antidepresanlar ve anksiyolitikler önerilmektedir, yetersiz kaldığı durumlarda tedaviye antipsikotik grubu ilaçlar eklenebilir. İlaç tedavisinin seçiminde etkinlik ve yan etki durumu hakkında bilgilendirme yapılıp ortak karar verilmesi önerilmektedir
Psikoterapi: Ruhsal rahatsızlıkları konuşarak tedavi edilmesini ifade eden psikoterapiler anksiyete bozukluğunu anlamanın ve yönetmenin yollarını öğrenmek için oldukça etkili bir tedavidir. Anksiyete bozukluklarının türü ve hastanın uyumuna göre Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Kabul Kararlılık Terapisi (ACT), Alıştırma ve Tepki Engelleme (ERP) vb yöntemler kullanılabilmektedir.
Anksiyete Bozukluğu Çeşitleri Nelerdir?
Anksiyete bozukluklarının pek çok farklı türü vardır ve her türde yaşanılan anksiyeteye neden olan durumlar farklıdır. Toplumda sık görülen anksiyete türleri şu şekildedir:
Yaygın Anksiyete Bozukluğu: En az 6 ay süreyle, hemen her gün ortada kaygı yaratacak herhangi bir neden olmadan veya günlük ve sıradan olaylar (çocuklara ödev yaptırmak, arabayı servise götürmek, evde yemek hazırlamak, misafir ağırlamak vb) karşısında dahi aşırı kaygı ve bunaltı hissinin yoğun bir şekilde yaşandığı rahatsızlıktır. Yaygınlığı %3-8 arasında değişir. Kadınlarda sıklığı 2 kat fazladır. Klinik özellikleri içinde yaygın ve yoğun bir kaygı, huzursuzluk, tahammülsüzlük, titreme, bedensel ağrı, terleme, çarpıntı, mide yakınmaları, boğulma hissi, kötü bir şey olacak hissi gibi belirtiler ön plandadır. Hastaların çoğu bedensel belirtiler nedeniyle psikiyatri dışı hekimlere başvururlar, çoğu kez yanlış tanınırlar. Kronik bir gidiş gösterir. Streslerle karşılaştıkça alevlenme gösterir. Tedavi ile düzelse bile ileri dönemde yineleme olasılığı gösterebilir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) Tedavi Edilebilir mi?
YAB tedavi edilebilir bir hastalıktır. İlk yapılması gereken bir psikiyatri uzmanına başvurmaktır. İlk başvuruda kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirmenin yanı sıra, bu belirtilerin herhangi bir fiziksel hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için bazı incelemeler yapılacaktır.
Tedavi gören YAB’lı hastaların çoğunluğu tedaviden yarar görür. Psikoterapi (Bilişsel Davranışçı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi vb) ya da ilaç tedavileri uygulanabilir. Bu yöntemlerden birinin ya da birlikte uygulanmasının etkin olduğu gösterilmiştir. Hangi tür tedavinin size uygun olabileceğine doktorunuzla birlikte karar vermek yerinde olacaktır. Bir kişi için uygun olan bir tedavi, diğeri için uygun olmayabilir.
YAB tedavisinin ilaçla tedavisinde ilk basamakta antidepresan ve/veya anksiyolitik (kaygı giderici) ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar depresyonun ve başka anksiyete bozukluklarının tedavisinde de kullanılır. YAB’da etkin oldukları iyi bilinmektedir. Tedavinin amacı kaygı ve gerginliğin hızla tedavi edilmesidir. Psikoterapi tedavilerinin de etkinliği hemen hemen benzer düzeydedir fakat etkinlik ilaç tedavilerine göre çok daha geç çıkma eğilimi gösterir.
Panik Bozukluğu: Kendiliğinden ve beklenmeyen bir anda başlayan dakikalar içerisinde yoğunlaşan korku, endişe ve dehşet duygularının yaşandığı panik ataklarla birlikte bu ataklar sonrasında yeniden atak yaşama korkusu (beklenti anksiyetesi) ve/veya bu atakları yaşamamak için yapılan davranış değişiklikleri ile karakterize bir rahatsızlıktır. Panik ataklar yaklaşık yarım saat sürebilmektedir ve belirli aralıklarla tekrar eder. Atak sırasında çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, göğüs ağrısı, bulantı, baş dönmesi, sersemlik, kontrolünü kaybedeceği korkusu, çıldıracağı korkusu, ölüm korkusu, uyuşma ve karıncalanmalar, üşüme, ürperme, çevrenin değiştiği duyguları gibi belirtilerden 4 ya da daha fazlasının olması gerekir. İlk panik atak sıklıkla kendiliğinden ortaya çıkar. Herhangi bir uyarılma, fiziksel egzersiz, kafein, alkol, madde kullanımı gibi durumlar ilk atağı tetikleyebilir. Ataklar ani başlar, belirtiler ortalama 10 dakikada doruk noktasına ulaşır. Ana belirti ölüm, kontrolünü yitirme ve çıldıracağı korkusudur. Bu korkunun kaynağı belirsizidir. Birlikte anksiyetenin bedensel belirtileri yoğun olarak görülür, kişilerde atak sırasında bulundukları yeri terk etme, yardım arama davranışı görülür.
Sıklıkla geç ergenlik döneminde ya da 30’lu yaşlarının ortalarında görülür. Yaşam boyu yaygınlığı % 1,5-3 arasındadır. Kadınlarda 2-3 kat fazladır. Panik atak eğer kişinin kaçması ya da yardım alması güç olan bir durumda ya da yerde ortaya çıkıyor ve kişi böyle yerlerde bulunmaktan kaçılıyorsa “Agarofobili Panik Bozukluk’’ olarak adlandırılır. Tipik olarak bu ortamlar evden dışarıda yalnız olma, kalabalıkta kalma, otobüs, tren gibi araçlarda seyahat etme, köprü üstünde, asansörde olma gibi durumlardır. Kişi yoğun bir sıkıntıyla bu ortamlara katlanır. Çoğunlukla böyle ortamlarda bulunmaktan kaçınır ya da birinin eşlik etmesiyle dayanabilir. Kaçınma davranışı kişinin sosyal ve mesleki yaşamını bozar.
PANİK BOZUKLUK TEDAVİSİ:
Panik Bozukluğu, tedavisi mümkün bir hastalıktır. Bugün için etkinliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış iki türlü tedavisi vardır. Bunlar: 1.İlaç tedavisi, 2.Bilişsel-davranışçı tedavidir.
1. İlaç Tedavisi:
Panik Bozukluğunun tedavisinde, beyin sinir hücrelerindeki olumsuz etkilenen nörotransmitter denilen hormon benzeri yapıları düzenleyerek Panik Ataklarını önleyen ilaçlar (ilk sırada antidepresanlar) kullanılmaktadır. Halen, ülkemizde bu hastalığa iyi gelen oldukça fazla sayıda ilaç bulunmaktadır.
Doktorunuz bu ilaçlardan birisini seçerek, az bir dozla başlamanızı önerecek ve düzenli kontroller ile dozu gerektiği kadar artıracaktır.
İlaç tedavisi en az bir yıl sürdürüldükten sonra yavaş yavaş azaltılarak kesilecektir.
2.Bilişsel-davranışçı tedavi:
Bu tedavi yönteminde iki amaç vardır:
a) Hastanın, aslında tamamen “zararsız” olan Panik Atağı belirtileri hakkındaki yanlış bilgi ve inanışlarının düzeltilmesi ve hastanın bu belirtiler ile korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesi amaçlanır.
b) Panik Atağı geleceğinden korktuğu için tek başına bulunmaktan kaçındığı yer ve durumlarla aşamalı bir şekilde tekrar tekrar karşılaştırılması, böylece korkuları ile yüzleşmesi sağlanarak duyarlılığının azaltılması amaçlanır.
Bu tedavide doktor hastasına dışarıya çıkma, pazara gitme, taşıt araçlarına binme gibi hastanın, korku ve Panikleri nedeniyle yapamadığı etkinlikleri bir plan dahilinde en basitlerinden başlayarak “alıştırma ödevleri” olarak verir. Hasta basitleri yapabilir hale geldikçe zorlarına geçerek bütün korkulan durumlar bitinceye dek alıştırmalar sürdürülür.
Sosyal Fobi: Topluluk önünde bulunmaktan veya bir eylem göstermekten aşırı kaygı duyma, utanç ile birlikte bu ortamlardan kaçınma, kaçınamadığı durumda ise kendini güvence altına alma çabalarıyla (göz teması kurmama, güneş gözlüğü takma, sakinleşmek için alkol-madde kullanma vb) karakterize bir ruhsal bozukluktur. Sosyal anksiyete bozukluğu olarak da adlandırılan bu durumda kişiler sosyal ortamlarda (özellikle tanımadığı kişiler, başkalarının yanında, kalabalıkta ) bir eylem gerçekleştireceği (konuşma, yemek yeme, telefon etme gibi) zamanlarda olumsuz değerlendirileceğinden, aşağılanacağından, küçük duruma düşeceğinden aşırı kaygı duyar ve korkar. Dolayısıyla bu kişiler için topluluk önünde konuşmak, yemek yemek gibi davranışlar oldukça zorlayıcıdır. Korkulan sosyal ortamda kaldığında her zaman anksiyete belirtileri çıkar ve panik atağa kadar varabilir.Başlama yaşı genellikle erken ergenlik ergenlik dönemidir. Kadınlarda erkeklere oranla daha fazladır.Sosyal fobinin çekirdeğinde başkaları üzerinde olumlu bir izlenim yaratma isteği ve bunu yapabileceği konusunda güvensizlik vardır. Sosyal fobikler olumsuz değerlendirileceklerine ilişkin düşünce ve inançlarına kanıt bulmak için dikkatlarini seçici olarak olumsuz durumlara yoğunlaştırmaları da anksiyete durumunu arttırmaktadır. Başkalarının, ellerinin ya da seslerinin titrediğinin farkına varacakları ile ilgili kaygılarından dolayı toplum önünde konuşmaktan korkabilirler ya da düzgün bir biçimde konuşamıyor gibi görünmekten korktukları için başkaları ile karşılıklı konuşurken aşrı anksiyete duyabilirler.
SOSYAL FOBİ TEDAVİSİ
Sosyal fobi şikayetleri olan kişi bu durumdan aşırı derecede muzdarip olsa da tedavi için başvurması uzun zaman alabilir. Kişi yaşamış olduğu bu durumun bir kişilik özelliği olduğunu düşünebilir ya da doktora başvurmakta onun için bir kaygı nedenidir.
Sosyal Fobinin en etkili tedavisi ilaç ve psikoterapinin birlikte uygulandığı tedavi yöntemleridir. İlaç tedavisi (ilk sırada antidepresanlar ve anksiyolitikler) ile kaygının hem fiziksel hem ruhsal belirtileri azaltılmaya çalışılırken, psikoterapi (Bilişsel Davranışçı Terapi, EPR VB) ile kişinin bozulmuş düşünce ve davranış ilişkisine müdahale edilir. Kişinin olumsuz düşüncelerle baş etmesi ve bozulmuş davranış tepkisinin yeniden düzenlenmesi sağlanır.
Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu: Özellikle çocukluk çağında görülmekle birlikte yetişkinlik çağında da karşılaşılabilen anksiyete bozukluklarından biridir. Çocukta ebeveynlerinden veya erişkinin yakın ilişki kurduğu kişilerden ayrılma kaygısı, ayrılma durumuna veya toplumsal-kültürel bağlama göre normalden fazladır.
Özgül Fobiler: Özgül bir nesne ya da durumun varlığı, ya da bununla karşılaşacak olma beklentisiyle başlayan aşırı, anlamsız bir korkudur. Fobik uyaranla karşılaşılınca birden anksiyete tepkisi ortaya çıkar. Panik atak halini alabilir. Kişi korkunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Yine de bu durumlarla karşılaşmamak için kaçınma davranışına girer. Fobik uyaranla karşılaşma ile ilgili kaçınma, korku ya da kaygılı beklenti, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki işlevselliğini ya da toplumsal yaşamını belirgin ölçüde bozar. Yaygınlık %5-10 dolayındadır. Kadınlarda 2 kat fazladır.
Tipleri:
– Hayvan tipi: Genelde çocukluk çağlarında başlar. Kedi, köpek, yılan, örümcek vb.
– Doğal çevre tipi: Fırtına, yıldırım, rüzgar yüksek yerler gibi ortamlardır.
– Kan-enjeksiyon-yara tipi: Genellikle aileseldir. Çoğu zaman bayılma tepkisi görülür.
– Durumsal tip: Tünel, asansör, uçağa binme, araba kullanma, kapalı yerler gibi durumlarla karşılaşılınca ortaya çıkar. Çocukluk çağında ve yirmili yaşlarda sıktır.
– Diğer tip: Boşluk fobisi, çocuklukta masal kahramanlarından ya da yüksek seslerden korkma gibi.
Özgül Fobi Tedavisi
Özgül fobinin tedavisinde etkinliği yeterli olmadığı için ilaçlara pek fazla yer verilmemektedir. Bu nedenle özgül fobinin tedavisinde daha çok davranışçı terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemde kişinin korktuğu duruma neden olan faktörler iyi bir şekilde analiz edilerek korkuları ile aşamalı olarak yüzleşmesi ile korktuğu durumla ilgili duyarsızlaşması sağlanmaktadır.
Hastalık Kaygısı Bozukluğu (Hipokondriyazis): Kişinin herhangi bir bedensel belirtisi olmadığı halde veya bedensel belirtisi olsa dahi bu belirtiye oranla fazla bir şekilde ağır bir hastalığı olduğu veya olacağına dair yoğun kaygı duyma. Bu kaygı bozukluğunda kişi vücuttaki belirtileri felaketleştirme eğiliminde olup ciddi bir hastalığının olduğunu düşünür. Halk arasında “hastalık hastalığı” olarak bilinen hipokondriyazis’in en büyük problemi bitmek tükenmek bilmeyen bedensel şikayetlerdir. Bu hasta grubu psikiyatriste gitmeden önce birçok dahili ve cerrahi değerlendirmeden geçer. Çünkü sorunun psikolojik olduğunu kabul etmekte güçlük çeker. Hastalık hakkında çok fazla araştırma yapar. Araştırmalarının sonucuna göre kendi kendine teşhis koyma eğiliminde bulunabilir. Hipokondriyak kişiler iki türden davranış gösterme eğilimindedir. Bakım arayan tür sık sık doktora giderek tetkik yaptırma davranışı gösterirken, bakımdan kaçan tür ise ya hiç gitmez ya da seyrek olarak sağlık kontrolüne gider.
Hipokondriyazis Tedavisi
Hipokondriyak hastalar öncelikle birçok farklı branştan farklı doktora başvurur ve gerekli gereksiz birçok tetkik yaptırırlar. Sonuçta fiziksel bir hastalık bulunamaz ve sıklıkla sağlık personeli tarafından psikiyatriye yönlendirilirler. Bu hastalarda direk, ilk olarak psikiyatriye başvuru yok denecek kadar azdır.
Hipokondriyazis psikiyatrinin zor tedavi edilebilen hastalıkları arasındadır, genellikle psikiyatrik tedaviye dirençlidir. Ancak ilaç tedavisi ve bireysel psikoterapi ile kombine edilirse tedavide başarı şansı artar.
Sınav Anksiyetesi (Kaygısı):
Sınav Kaygısı nedir?
Sınav kaygısı; öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır.
Sınav kaygısı neyle ilişkilidir?
Bireyin sınava yüklediği anlamlar, sınavla ilgili zihinde oluşturulan imaj, sınav sonrası duruma ilişkin atıflar ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verilen önem sınav kaygısı oluşumu üzerinde etkilidir.
Sınav kaygısının belirtileri nelerdir?
Huzursuzluk, endişe, tedirginlik, sıkıntı, başarısızlık korkusu, çalışmaya isteksizlik, mide bulantısı, taşikardi, titreme, ağız kuruluğu, iç sıkıntısı, terleme, uyku düzeninde bozukluklar, karın ağrıları vs. bedensel yakınmalar, dikkat ve konsantrasyonda bozulma, kendine güvende azalma, yetersiz ve değersiz görme sık görülen belirtilerdir.
Sınav kaygısı yaşandığı nasıl anlaşılır?
Öğrencinin başarısında belirgin bir düşüş gözlenir. Ders çalışmayı erteleme, sınav ve hazırlığı hakkında konuşmayı reddetme vardır. Soru sorulmasından rahatsız olurlar. Dikkat dağınıklığı, odaklanamama, Fiziksel yakınmalarda dikkat çeken bir artış (karın ağrısı, mide bulantısı, terleme, uyku düzensizliği, iştahsızlık ya da tersine aşırı yeme, genel mutsuz bir ruh hali vb.), çok çalışılmasına karşın performans düşüklüğü kaygının varlığını gösterir.
Sınav Kaygısının etkileri nelerdir?
Öğrenilenleri aktaramama, okuduğunu anlamama, düşünceleri organize etmede zorluk, dikkatte azalma, sınavın içeriğine değil kendisine odaklanma, zihinsel becerilerde zayıflama , enerji azlığı, fiziksel rahatsızlıklar sınav kaygısının başlıca etkileridir. Sınav kaygısı gerçek dışı beklenti ve yorumlar içerdiğinden yanıltıcıdır. Öğrenciyi farkında olmadan kendi davranışını denetleyemez hale getirir…
Sınav Kaygısı neden oluşur?
Gerçekçi olmayan düşünce biçimlerine sahip olmak kaygını oluşmasında en önemli süreçlerdir. Bunaltıya eğilimli kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, rekabetçi) olanlarda daha sık görülür. Sosyal çevrenin beklentileri ve baskısı da önemli bir etkendir.
Sınav kaygısının oluşmasında etkisi olan olumsuz otomatik düşünceler nelerdir?
“Sınava hazır değilim”, “Bu bilgiler çok gereksiz ve saçma. Nerede ve ne zaman kullanacağım ki?” “Sınavlar niye yapılıyor , ne gerek var?” “Bu bilgiler gelecekte benim işime yaramaz” Sınava hazırlanmak için gerekli zamanım yok ki!”“Bu konuları anlayamıyorum , aptal olmalıyım” “Ben zaten bu konuları anlamıyorum” “Biliyorum, bu sınavda başarılı olamayacağım” “sınav kötü geçecek” “Çok fazla konu var , hangi birine hazırlanayım?” sıklıkla gözlene olumsuz otomatik düşüncelerdir.
Alternatif düşünceler nelerdir?
Yapmam gereken nedir?” “Yapabildiğimin en iyisini yapabilirim?” “Olabilecek en kötü şey ne”“Dünyanın sonu değil, telafisi var” Bunda başarısız olmam her zaman olacağım anlamına gelmez” “Yeterli zamanımın olmadığı doğru , ancak olan zamanımı en etkili şekilde nasıl kullanabilirim? “Tüm kaynakları çalışamasam bile , önemli bölümlere öncelik vererek sınava hazırlanabilirim, hiç olmazsa bu bölümlerden puan kazanırım” “Başarırsam hayatımın önemli bir dönüm noktasını aşacağım. Başarısız olmam tembel ve beceriksiz olduğumu göstermez. Daha fazla çalışmam gerektiği anlamına gelir” “zamanı kendi yararıma kullanmak benim elimde” kaygıyla başa çıkmak için geliştirilebilecek alternatif düşüncelerdir.
Sınav kaygısıyla başa çıkma yolları nelerdir?
Düşünce ve inançları sorgulamak (gerçekçi olmayan düşünme alışkanlıklarını farklı bir gözle yeniden değerlendirmek, Nefes alma egzersizleri, Gevşeme egzersizleri, Kaygıyı bastırmaya değil, onu kabul etmeye ve tanımaya çalışmak, Düşünceleri durdurma tekniği, Dikkatini başka noktalara odaklama tekniği kullanılabilecek başa çıkma yollarıdır. Bunun dışında düşünceleri durdurma, Dikkatini başka noktalara odaklama
Hangi inançların değişmesi amaçlanır?
“Hayatta başarılı ve mutlu olabilmek için sınavı kazanmaktan başka yol yoktur, Mutlaka kazanmalıyım, kazanmazsam kimsenin yüzüne bakamam, Sınav benim kim olduğumu gösterir, yetersizim, hiçbir şey yapamayacağım” değişmesi amaçlanan başlıca inançlardır.
Anksiyete yönetimi nedir?
Öncelikle sınava yoğunlaşmayı ve sorulara odaklanmayı sağlayan, düşünceleri organize etmede, dikkati toplamada yardımcı olan, olumsuz düşünmeyi ve telaşa kapılmayı engelleyen, kontrol duygusunu geliştirerek başarıya yardım eder, gerçek performansı sergilemede önemli rol oynayan bir yaklaşımdır.
Sınav öncesi neler yapılmalıdır?
Çalışma alışkanlıklarını ve sınava ilişkin tutumları gözden geçirerek yeni bir zihinsel yapılanma yaratmaya çalışmak gerekir. Zamanı iyi kullanılmalıdır. Beslenme ve uykuya dikkat edilmelidir. Sınava yönelik çalışmaları son güne/geceye bırakmamak önemlidir. uygun yöntemlerle kaygının azaltılmasını sağlamak gerekir.
Sınav esnasında neler yapılabilir?
Olumsuz otomatik düşüncelere karşı alternatif açıklamalar getirme, kontrolün kendisinde olduğunu hatırlatma, Yanıtlayabileceği sorulardan başlama, kaygıyı azaltmaya yönelik teknikler kullanma (hızlı gevşeme, dikkat artırma teknikleri, kontrollü nefes alıştırması) sınav esnasında yapılabilecek bazı çalışmalardır.
Sınav sonrasında neler yapılabilir?
Kendini ödüllendirme, Keyif veren etkinlikler, eksikler üzerine düşünme ve geleceğe yönelik yani planlama yapılabilecek aktivitelerdir.
Sınav kaygısı ve aile ilişkisi nasıldır?
Aile için sınavın ne anlam ifade ettiği, sınava yönelik tutum ve yaklaşımları önemlidir. Sıklıkla aileler kendi kaygılarını çocuklarına yansıtmaktadırlar. Çocuktan yüksek beklentilerinin olması, ayrıntılarla aşırı uğraş sergilemeleri ve sınavı bir araç değil amaç olarak görmeleri oldukça önemlidir.
Ailelere neler önerilmelidir?
Aileler sınırlarının farkında olmalıdırlar. Güven ve sorumluluk vermeli, önemsemeli, olumlu geri bildirimde bulunmalıdır. Sınava ilişkin konuşmalarda özenli davranmalı, gerçekçi olmalı, akranlarıyla karşılaştırmaktan kaçınmalıdır. Duygu ve düşünce paylaşımı, empati önemlidir. Sınavı yüceltmeme, ölüm kalım sorunu yapmama, yüreklendirici davranma önerilmekteidr. Çocuklar koşulsuz sevilmelidir. Aile bireyleri uygun rol modeli olmalı, uygun aile ortamı sağlamalı ve uygun problem çözme davranışları geliştirilmelidir.
Aileye yönelik girişimler nelerdir?
Ailenin bakış açısında değişim yaratmak ve beklenti düzeyini gerçekçi sınırlara indirmek temel girişimleri oluşturur.
Psikiyatrik destek ne zaman gereklidir?
Bir ruhsal bozukluk ortaya çıkmışsa (depresyon, anksiyete bozukluğu, uyku bozukluğu. vs. Ruhsal belirtilerden dolay işlevselliğinin bozulması, kaygıyla başa çıkmak için uygun olmayan yollar kullanma, davranış bozukluklarının görülmesi psikiyatrik destek gerektiğinin başlıca göstergeleridir.